DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Az Bulutlu
21°C
Bilecik
21°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
28°C
Salı Az Bulutlu
30°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
25°C

Bilecik’in Kurtuluşunun 100’üncü Yılı

Bilecik’in Kurtuluşunun 100’üncü Yılı

Bilecik’in Kurtuluşunun 100’üncü Yılı. Bilecik’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıldönümüne sayılı günler kaldı. Bundan tam bir asır önce 4 Eylül 1922’de Bozüyük ve Söğüt, 5 Eylül 1922’de Pazaryeri, 6 Eylül 1922’de Bilecik düşman işgalinden kurtulmuştu.

Rusya ile yapılan savaşı kaybeden Osmanlı Devleti, 1829 yılında Edirne Antlaşması ile bağımsız Yunan Devleti Yunanistan’ı kabul etmek zorunda kaldı.

Bizans İmparatorluğunu diriltme ve bir ayağı Asya’da bir ayağı Avrupa’da büyük Yunanistan kurma hayali (Megali İdea, Türkçe: Büyük Fikir) ile 1.Dünya Savaşını fırsat bilen ve ülkesinde yönetimi ele geçiren Yunan Başbakan Eleftherios Venizelos, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Edward Grey’in Sırbistan’a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan’a verileceği sözü üzerine savaşa girme kararı aldı.

İzmir ve çevresinde İtilaf devletlerinin emniyet ve selametlerini tehdit eden hiç bir şey olmamasına rağmen, Mondros Mütarekesi’nin 7.maddesi (7. Madde: İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edecekler) gereğince 15 Mayıs 1919’da silahlı Yunan kuvvetleri İzmir’e çıkarıldı.

İzmir’e ayak bastıkları ilk gün, yirmisi subay olmak üzere şehrin ileri gelen kişilerini şehit eden Yunanlılar hemen sonraki günlerde de bu cinayetlerini devam ettirerek, pek çok masum kişiyi öldürdüler. Türk evlerine hücum ile ırz ve mal, tecavüzlerine kalkıştılar. 11 Eylül de ise İzmir’de yangın çıkardılar. Aynı zulümler Aydın, Nazilli, Menemen, Bergama, Manisa, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Afyon, Uşak ve tabiki ilimiz Bilecik’te de görülmüştür.

Yunanlılar Ocak 1921 de 3 gün, 24 Mart 1 Nisan 1921 arası 8 gün, 12 Temmuz 1921- 6 Eylül 1922 arası da 14 ay 25 gün süreyle Bilecik ve çevresini işgal ettiler. Büyük Taarruzla düşmana son ve kati darbe indirildikten sonra, 4 Eylül 1922’de Bozüyük ve Söğüt, 5 Eylül 1922’de Pazaryeri, 6 Eylül 1922’de de Bilecik düşman işgalinden kurtarıldı. Yunan askeri diğer işgal ettikleri köy, kasaba ve şehirlerde olduğu gibi Bilecik ilçe ve köylerinde pek çok insanlık dışı davranışlarda bulundu. Mustafa Kemal Paşa’nın organize ettiği Türk askerleri tarafından geri püskürtülen Yunan ordusunun vakit kazanmak için geçtiği topraklardaki Türk sivilleri şehit ederken, evleri ve hayvanları yakıp, içme sularını cıva ile zehirleyip geride büyük bir yıkım bıraktığı bilinmektedir.

Yunanistan’ın Küçük Asya Seferi olarak tanımladığı savaş, Yunan ordusunun yenilgisiyle sonuçlanarak Küçük Asya Felaketine dönüşmüş ve Büyük Taarruz sonucu yaklaşık 1.000.000 Rum Yunanistan’a göç etmiş, kalanların durumu ise Lozan Konferansı sırasında Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan bir sözleşme ile çözümlenmiştir.Türk-Yunan ‘nüfus mübadelesi’, Lozan Konferansı’nda Türkiye ve Yunanistan arasındaki öncelikli sorunlardan birisi olmuş ve 30 Ocak 1923 yılında, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan ‘Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol’ün imzalanmasıyla çözüme kavuşturulmuştur. Sözleşmenin 1. Maddesi uyarınca, Türkiye’de bulunan Ortodoks Rumlarla, Yunanistan’da bulunan Müslüman Yunan uyrukları, 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren zorunlu göçe tabi
tutulacaklar ve göç edenler Türk ve Yunan makamlarının izni olmadıkça geldikleri ülkelere yerleşmek amacıyla geri dönemeyeceklerdi (Oran,
2002, s. 332). Bu sözleşme uyarınca, yaklaşık olarak 350.000 Müslüman Türk ve 200.000 Hıristiyan Rum zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır (Kayam, 1993, s. 1).

Türk ve Yunan makamlarının karşılıklı isteği doğrultusunda ve Konferansa katılan diğer ülkelerin desteğiyle çok kısa bir zamanda imzalanan sözleşmenin uygulanması, ne yazık ki, o kadar kolay olmamıştır. Hem Türkiye’ye hem de Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan göçmenler, gittikleri ülkelerde pek çok zorluklarla karşılaşmış, trajik olayların ortaya çıkması engellenememiştir. Bu yüzden konunun tam olarak çözüme kavuşturulması 1930’lara sarkmıştır.

Türk-Yunan Mübadelesi konusunda hem Yunanca hem de Türkçe yazılmış pek çok kaynak bulunmaktadır. Fakat her ülkenin konuya bakışı tamamıyla birbirine zıt temeller üzerine oturtulmuş ve yapılan çalışmalarda amaç “mübadele konusunun bilimsel analizinden ziyade mevcut politik çıkarlara hizmet edecek şekilde taraflı değerlendirmeler” (Öztürk, 2010, s. 149) olmuştur. Öztürk’ün belirttiği gibi, “Yunan tarihçiliği ‘hatırlama’yı tüm çalışmalarının özüne yerleştirirken, Türk tarihçiliği de kendisine ‘unutmayı’ kılavuz edinmiştir” (Öztürk, 2010, s. 149). Yakın zamanlarda Türkiye’de konunun belli vesilelerle gündeme taşınmasında, mübadele ve genel olarak da azınlık konularında, Türkiye’yi suçlu gösterme gayretleri oldukça güçlü bir şekilde hissedilmektedir. “Sanki Lozan’dan sonra Türkiye kendi basına bir mübadele gerçekleştirmiş gibi ifadeler içeren söylemler medya ve sosyal medyada sıkça görülüyor. [Hâlbuki] İngiltere’yi temsil eden Lord Curzon’un deyimiyle ‘Halkların Ayrışması’ aslında 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın ardından gerçekleşen görüşmelerde ortaya atılmış bir Avrupa fikridir” (Cipof, 2013, s. 1-2).Kaynak:(Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları)

Kaynak: Doç. DR. ALİ SARIKOYUNCU
Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.