DOLAR
32,5707
EURO
34,9946
ALTIN
2.460,16
BIST
9.897,60
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Az Bulutlu
22°C
Bilecik
22°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Çok Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
19°C

“28 Şubat Süreci Türkiye Tarihinin En Karanlık Dönemidir”

“28 Şubat Süreci Türkiye Tarihinin En Karanlık Dönemidir”

Eğitim Bir-Sen Bilecik Şubesinin öncülüğünde 13 sivil toplum kuruluşu temsilcileri bir araya gelerek, 28 Şubat ile ilgili açıklamalarda bulundular.

Eğitim Bir-Sen Bilecik Şube binasında yapılan basın açıklamasında “28 Şubat süreci Türkiye tarihinin en karanlık dönemidir” ifadesi kullanılırken açıklamaya Adaleti Savunanlar Derneği, Anadolu Gençlik Derneği, Cihannüma Derneği, Ensar Vakfı, Erbakan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İHH, Kayı-Der, Memur-Sen, Muradiye Vakfı, Semerkand Vakfı, Şeyh Edebali Kur’ana Gönül Verenler Derneği ve TÜGVA sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de destek verdiler.

Adaleti Savunanlar Derneği İl Temsilcisi İsmail Kaplan’ın tüm sivil toplum örgütleri adına okuduğu ortak bildiride şunlar aktarıldı:

“28 Şubat Süreci Türkiye Tarihinin En Karanlık Dönemidir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, 20. yüzyıl boyunca, milli iradenin darbelerle hükümsüzleştirildiği ve darbe anayasalarıyla vesayet altına alınmaya çalışıldığı dönemlerle ele alınmıştır. Bu dönem bir darbeler ve muhtıralar tarihi olarak ele alınabileceği gibi milli iradenin varlık mücadelesi olarak da ele alınabilir.

23 Nisan 1920’de “Hâkimiyet, bila kayd ü şart milletindir” serlevhası altında millete dayanan bir yönetim biçimi olarak sunulan yeni rejim, 1950 yılına kadar milletin iradesinin devletin yönetimine yön verecek rüşde sahip olmadığı düşüncesiyle milli iradenin belirleyiciliğini dikkate almadan “millete rağmen”ci bir yaklaşımla devleti yönetmiştir. Millet, kendisine dayandığı belirtilen ancak demokratik işleyişin bulunmadığı ve dolayısıyla üzerinde etkisinin olmadığı bir yönetme biçimine karşı varlık ortaya koyarak 1950’de ‘Yeter! Söz Milletindir’ demek suretiyle yönetime el koymuştur. Milletin iradesine sahip çıkması karşısında vesayetçi yapı kendisini 1960’ta darbeyle göstermiş ve ardından milletin gerçek manada idareye hâkim olmasını önlemek üzere anayasal tedbirler almıştır. Milletin tekrar kendini gösterdiği ya da buna uygun belirtileri ortaya koyduğu dönemlerde, 1971’de, 1980’de ve 28 Şubat 1997’de olmak üzere hep darbeler ve muhtıralarla millet hizaya sokulmuştur.

28 Şubat post modern darbesi, oluşturduğu maddi ve manevi tahribat bakımından milletimizi onlarca yıl geriye götüren bir etki ortaya koymuştur. 28 Şubat karanlığında gerçekleştirilen yolsuzluklar, usulsüzlükler, hortumlamalarla milletin bütün bir maddi varlığı tarumar edilerek ekonomik yönden tahribat yapılmıştır.

Ancak asıl tahribat değerler üzerinde gerçekleştirilmiş, milletimizin bin yıllık medeniyet değerlerinden koparılması ve nesillerin köklerinden habersiz yetiştirilmesi için düşmanca tutum takınılmış ve hak-hukuk-adalet gibi kavramların ayaklar altına alındığı uygulamalara imza atılmıştır.

Postmodern darbenin asıl hedefi dindarlar olmuş, asıl tahribat dini kurumlar üzerinde gerçekleştirilmiştir. İmam hatip liseleri ve Kur’an kurslarının kapatılması anlamına gelen katsayı adaletsizliği ve 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamaya sokulmuş, kamuda çalışan başörtülü öğretmenlerin görevine son verilmiş, üniversite öğrenimi gören öğrenciler kılık kıyafetleri sebebiyle okullarına alınmamış, mütedeyyin kamu personeli soruşturmalar, sürgünler ve göreve son vermelerle zulme uğratılmıştır.

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat Süreci, 10 yıl bile sürmemiştir. Çünkü “Küfür devam eder, zulüm devam etmez” buyrulmuştur.

28 Şubatçılar bugün yargı önündedir. Milyonlarca insanı etkileyen bir antidemokratik hareketi gerçekleştirenler yargı önünde ibretlik bir cezaya çarptırılmalıdır. Ancak mahkeme, pek çok mağdurun müdahil olma talebini, ‘doğrudan zarar görmemiş’  yaklaşımıyla kabul etmemektedir. Bu ifadeden anlaşılan, 28 Şubat mağdurlarının zarar gördüğü kabul edilmekte ancak illa hedef gözetilerek zarar verilme gibi berrak görüntü aranmaktadır. Bu tavrı kabul etmek mümkün değildir. Yine tüm dünyanın gözü önünde apaçık işlenen bir fiilde 28 Şubat sürecinin ticaret-ekonomi, medya, bürokrasi ve (sözde) STK ayaklarının yargı önüne hala çıkarılmamış olması, yargılamanın salt birkaç TSK personeli üzerinden yürütülmesi yargılama sürecini başından beri sakatlamış olup hala sürmektedir. Kısacası gerçek failler hakkındaki hakikat örtbas edilmeye devam edilmekte, yargılama bir gösteriye dönüşmektedir.

28 Şubat sürecinde yaşanan ihlallerin/hak kayıplarının telafisi için atılan adımlar yeterli değildir. Göreve iade noktasında takdir edilesi bir başarı sağlanmıştır. Ancak memuriyetlerine son verilen mağdurların, memuriyetten ayrı kaldıkları dönemlerin tamamı için mahrum kaldıkları özlük ve mali hakları iade edilmemiştir. Bu konuda kısmi bir düzenleme sağlanabilmiştir. Yine o döneme ilişkin sosyal güvenlik yönünden oluşan haksızlık giderilememiştir. 6353 sayılı Kanun, memuriyetlerine son verildiği tarih ile 2006 yılına kadarki dönem için sosyal güvenlik primlerinin kurumlarınca karşılanmasına imkân verse de, memuriyetten ayrı kaldıkları dönemin tamamı noktasında hiçbir düzenleme mevcut değildir.

Ayrıca askeri personel hakkında çıkartılan 6191 sayılı kanun sadece YAŞ Kararları ile ayrılanları eksik te olsa kapsamış, kararname yoluyla ayrılanların mağduriyetleri halen devam etmektedir.

Türkiye tarihinin en karanlık döneminde yaşanan mağduriyetlerin bütün izleri silinmelidir.

Bizler katılımcı Sivil Toplum Örgütleri olarak Ülkemizde bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için gerekli bütün iradeyi ve mücadeleyi ortaya koyacağımızı deklare ediyor. Devam etmekte olan 28 Şubat davasının gerekli hassasiyetler içerisinde yürütülmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.