DOLAR
32,4910
EURO
34,9434
ALTIN
2.431,05
BIST
9.810,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Az Bulutlu
27°C
Bilecik
27°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
22°C
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Şeyh Edebali Kültür Kongre Merkezinde Kutlu Doğum Konferansı

Şeyh Edebali Kültür Kongre Merkezinde Kutlu Doğum Konferansı

Bilecik İl Müftülüğü tarafından, Kutlu Doğum Haftası sebebiyle, Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde konferans düzenlendi.

Konferansa, İl Valisi Ahmet Hamdi Nayir, Belediye Başkanı Selim Yağcı, Emniyet Müdürü Eyüp Özüdoğru, İl Müftüsü Necati Akkuş katıldı.

İl Müftülüğüne bağlı, Kuran Kursları arası yarışmalarda dereceye girenlere ödüllerinin verilmesinden sonra, İl Müftüsü Necati Akkuş açılış konuşmasını yaptı.Açılış konuşmasında;

Rahmetiyle kâinatı kuşatan, merhametiyle mevcudatı yaşatan, bütün eşyaya saltanat mührünü vuran Yüce Yaratıcımıza hamd, Alemlere rahmet, Seyyid-i kâinat, Habib-i Hüda, Şefi-i ruz-i ceza, Hz. Muhammed Mustafa’ya, O’nun aline ashabına salat ve selam’dan sonra ; Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, huzur, sükun ve emniyeti bütün Mü’minlerin üzerine olsun.

Cahiliye döneminin bütün hastalık ve problemleri ile kuşatılmış olan XXI. Asır insanını yuvarlanmakta olduğu dipsiz, karanlık uçurumlardan kurtaracak, yer kürenin doğudan batıya, güneyden kuzeye küfrün, zulmün, vahşetin, sapıklığın, rezaletin, zilletin ve felaketin bataklığında inlediği böyle bir dönemde, insanlık onur ve haysiyetinin yol haritasını belirleyecek, işaret levhalarını koyacak, elindeki sönmeyen aydınlatıcı meşalesiyle tamamen nurlandırıp yeniden aydınlatacak bir öndere, bir kılavuza ihtiyaç var.

Samarra Şehrinin ordugâh yapıldığı Abbasi Halifesi Mu’tasım döneminden beri on iki asırdır Din-i Mübin-i İslâm’a, kutsal kitabımız Kur’an’a hizmet etmiş şerefli bir tarihimiz var. Ecdâdımız İ’lay-ı Kelimetul’lah aşkıyla Allah’ın yüce adına kaldırdıkları tevhid bayrağını kıt’alardan kıt’alara ulaştırmıştı. Dünyada izzetin, ikbâlin zirvesindeydik. Dünyanın hiçbir yerinde Allah diyen bir mü’min, eman dileyen bir insan ezilmiyor, zelil perişan kalmıyordu. Hak , hakikat ve hakkaniyet uğruna can vergisi vermiş, Kur’an’ın mührü elinde, şanlı bayrağın gölgesinde hür yaşamış; zulmü gördüğü yerde adaleti, korkaklık yerine cesareti, zelil-hakir bir ölüm yerine şehadeti gözü kapalı kucaklamış, “aman” diyene ağuşunu açmış,imdadına yetişmiş,zalime haddini bildirmiş bir ecdadın ahfadıyız. Onların nesilden-nesile, bin bir çileyle , canları pahasına taşıdıkları “mukaddes emanet”in varisleri bizleriz.

Ancak İlahi Rehberin izini kaybedeli ; “Mukaddes Emaneti” zayi ettik, tılsımlı mührü kaybettik, O’nu kaybedince izzet-ikbali , gücü-kuvveti de yitirdik. Asırlar var ki ; Yaban ellerde çok dolaştık. Beşeri çarelerle çok uğraştık, yüzlerce kapı çaldık, hepsi sahte çıktı. Güvenip ardına düştüğümüz rehberler hasta çıktı.

Yeryüzünde ezilen, horlanan Müslümanlar ; zalimin zulmü altında inleyen, kahrolan zavallı insanlar var. Yıllardır gizli-aşikar , sinsi ve bir o kadar da vahşi işgaller altında yurtları paylaşılmış, ocakları sönmüş, malları, canları, ırz ve namusları paymal olmuş, ciğerpare yavruları yetim kalmış, acımasız organ mafyalarının, çağdaş fir’avn ve nemrutların insafına (!) terk edilmiş masum kullar var. Bu sebeple dünyevi heveslerle kaskatı, buz kesilmiş kalplerimizi rahmani merhamet soluğuyla ısıtıp-eritip yumuşatacak, nefsani ve şehevi ihtiraslarla alev alev kor olmuş gönüllerimizi serinleterek, sükunete erdirecek bir ilâhi rahmet soluğuna yeniden ihtiyacımız var.Diyen Müftü Akkuş,

Kutlu Doğum Haftasında emeği geçen herkese, başta Sayın Valimize, Belediye Başkanımıza, Sanayi Ticaret Odasına, Kutlu Doğum Platformu’na katılan derneklerimize, sivil toplum kuruluşlarına, sendika temsilcilerine, Müftülük daire personeline, din görevlilerimize, ismini sayamadığımız nice kuruluşlara teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

İl Müftüsü AKKUŞ’un konuşmasının ardından Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Sayın Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı  konuşmasını yapmak üzere sahnede yerini aldı.

Konuşmasına; Katılımcıları selamlayarak başladı. Devamında; Bilecik’te programa katılmak benim için büyük bir mutluk vesilesidir. Hatıralımı hatırlama ve tazeleme fırsatı oldu. Acemi birliğimi burada yapmıştım. Ankara İlahiyat Fakültesinden mezun olduktan sonra yıllardır göremediğim arkadaşımı burada, İl Emniyet Müdürü olarak gördüm.

Bilecik’te Müftülük ve Din Hizmetlerinde aksamalar olmuş olabilir. Ama benim daha öncesinden de kendisini Giresun’dan da İl Müftümüz Necati Akkuş’u da yakinen tanıyorum. Birlikte daha güzel hizmetler alacağınıza gönülden inanıyorum. Çünkü ecdat yadigârı topraklar bunu hak ediyor.

Bizim Dünya ve Ahiretimiz’i doğrudan ilgilendiren bir konuyu konuşacağız. Bilecik Ruh mayamızın, şuurumuzun şekillendiği heyecanımızın ilhamı Osmanlı’nın kurulduğu önemli, bir yerdir.

Samimiyetin unutulmaya yüz tuttuğu bir dünyada yaşıyoruz.İnsanlar dinini unatarak yüz çevirdi. Şiddete yöneldi. Antidepresan haplarının çok kullanıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bu dünya insanı bunaltıyor. İnsan dünya kafesine hapsolmuş ebedi hayatı göremez olmuştur. Dünyevileşen bu çağda insan öteleri göremediği için bunalmakta huzursuzlaşmaktadır

İfade ettiğim gibi dürüstlüğün samimiyetin gittikçe pörsüdüğü bir çağ. Çünkü bakiye yüz çevirdi.

İnsanı diriltecek olan Kur’andır, vahiydir, ruhtur. Ruhsuz ceset ne işe yarar. Vahiyden kopan bir insanda nefisinin himayesine girecektir. Batılı bir düşünürün ifadesi günümüzde insan gökyüzünde uçak gibi uçmasını beceriyor. Denizin dibinde balık gibi gidebiliyor. Ama yeryüzünde yürümesini bilmiyor. İnsan yeryüzünde yürümesini yaşamasını öğreten dindir. Bunu hayata en güzel şekilde yansıtan ecdadımız Osmanlıydı. Bir hartamı anlatayım.

Tunus’ta bulundum. Bir arkadaşımın dedesi ile tanıştım. Türk olduğumu görünce Osmanlıyı hatırladı.Duygulandı. Ecdadı yâd eden bir şiir okudu. Balkanlara gidince kimin torunu olduğunuzu, hangi ecdadın hatırası olduğunuzu görüyorsunuz. Fatih sevgisini görüyorsunuz. Fatih sayesinde İslam ile tanışmışlardır. Hidayet bulmuşlardır. Dolayısıyla siyaset erbabının samimiyete ihtiyacı vardır.

“Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.” Ayetini hatırlayıp emanetlerimize hainlik etmememiz, onlara sahip çıkmamız gerekiyor.

Çıkmış olduğumuz bu kulluk yordun düşmüş bir halimiz var. Yolculukta heyecanımızı kaybetmiş bir halimiz var. Allah’ım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Diyoruz. Kulluk hayatımızın her alanına yansımıyor. Ailemize, ibadetlerimize, namazlarımıza, oruçlarımıza, konuşmamıza yansımıyor. Buna da dikkat etmemiz gerekiyor.

Dualarımız ruhtan yoksun kalmaya başladı. Dilimiz kıpırdıyor ama gönlümüzle kalbimizle irtibatı yok.

Bedenimiz hareket ediyor ama kalbimizle irtibatı yok. Samimiyet demek bedenimiz ile kalbimizin beraber hareket etmesi demek. Buna ihtiyacımız var. İslam’ı aşkla yaşamıyoruz.Ne yazık ki bu konuda gayretlerimiz sınırlı. Kuran’dan birkaç tespiti paylaşmak istiyorum .

“Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.”

“Onlar namazlarını ciddiye almazlar.” Bütün bu ayetler bize neyi hatırlatıyor. Kendimizi yeniden test edelim. Baharın yeniden dirilişi gibi, bizim de yeniden manevi dirilişe ihtiyacımız var. Bu problemler neden yaşanıyor. Hayatı anlamadığımızdan kaynaklanıyor.

İbadet şuuru hayatımızın her alanına yansıyor mu?

Bir ayeti daha hatırlatalım  Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet;.

“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti”.

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”

Yol muhasebesi yapalım.Bu kulluk yolculuğunda  da pusu atanlar vardır.Kuran bunun çıkış yolunu gösteriyor.

“Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!”

“Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.”

“Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. O sizin özünüzde olanı bilmektedir.”.

“Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak kalırlar. ﴾En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaat edilen (mutlu) gününüzdür.” diyerek karşılarlar.

“Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selam” (vardır).

İstiklal ve İslam Şairi Mehmet Akif’in şiiri ile konuşmama son veriyorum.

(Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! …
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?

Program Plaket takdiminden sonra sona erdi.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.