DOLAR
32,3656
EURO
34,9702
ALTIN
2.326,16
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Parçalı Bulutlu
27°C
Bilecik
27°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
27°C
Pazar Açık
28°C
Pazartesi Az Bulutlu
29°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Külünk: Çok başlı bir sisteme son vermenin adıdır 16 Nisan

Bilecik’te 38 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla oluşturulan Bilecik Evet Platformu tarafından organize edilen konferans gecikmeli olarak Konak Restaurant’ta yapıldı.

 

Bilecik Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezi’nde Cumartesi günü saat 14.00’te yapılacağı duyurulan konferansa otomobilinin lastiği patladığı için geciken AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni Bilecik Evet Platformu temsilcilerine anlatmaya başlamadan önce katılımcılardan özür diledi.

Yaklaşık 3 yıldır yollarda olduğunu ifade eden Külünk, ilk defa başına böyle bir iş geldiğini belirterek, ”Normalde ben gideceğim yere göre saati arabanın hızına göre planlarım. Genellikle de dediğim saatte orada olurum. Çok büyük bir anormallik yoksa. Malesef Kocaeli yakınlarında arabanın hareket halindeyken lastiği patladı. Kardeşimiz fark etti lastiğin patlak olduğunu, arabada bir sallanma başladı sakin bir şekilde arabayı bir istasyona çektik ama arabanın ters bir tarafı var yedek lastiği yok. Bize ancak lastik İstanbul’dan gelmesi lazım. İstanbul’dan araç gelinceye kadar da malesef sizin buraya geliş noktasında sizin sabır sınırlarınızı zorlayacak bir zaman karşıma çıkınca dedim ki olmaz bu iş. Bir şekilde benimde çok arzu etmeme rağmen Bilecik’te bugün vatandaşlarımızda buluşamadık. Bir hayır vardır. Öncelikle özür diliyorum. Ama bana ait şartlardan dolayı değil kendi dışımda gelişen bir hadiseden dolayı malesef gelemedik. Şimdi geldik bundan sonra da Sakarya’ya gideceğim. Tabi öncelikle ilgi ve alakanız için teşekkür ediyorum.” dedi.

 

AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında yaptığı konuşmada Türkiye’nin sıradışı bir evet süreciyle karşı karşıya olduğunu belirterek, ” Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1923 yılında kurulduktan sonra özellikle 24 anayasasından sonra Ankara’da sisteme biçilmiş rol, vatandaşını döven bir sistem olma özelliğidir. Sürekli vatandaşını örseleyen, kendi milletini Ankara’nın dışındaki herkesi öteki mahallenin insanı olarak kabul eden ve öteki mahallenin insanı olarak kabul etmenin ötesinde vatandaşını aşağılayan, vatandaşını küçük gören, vatandaşın bu topraklardaki varoluş değerlerini Ankara’da hiç bir zaman karşılığı olsun diye bir çabanın ötesinde, karşılığı olmasın diye bir çabanın içerisinde olan bir Ankara ile karşılaştık.”dedi.


1924 Anayasası’nın Türkiye’nin son 93 yıllık tarihini anlamada referans bir metini olduğunu kaydeden Külünk söyle devam etti: 

24 anayasasını anlarsak, Lozan’ın imzalanış sürecini anlarsak, Lozanda ne yapıldı? Lozan öncesinde ne oldu? Lozanda ne oldu ve Lozan’ın kabulu için hangi şartlar Türkiye’ye dayatıldı? Bu şartlar üzerinden Türkiye’de ne yapılmak istendiğini anladığımızda orada gördüğümüz şudur ki Ankara’da özellikle 1924 anayasasından sonra milletsiz bir devlet, milletsiz bir cumhuriyet, milletsiz bir siyasal sistem inşaa etmek istediler. Bunda da önemli ölçüde başarılı oldular. Zaten Türkiye’nin 10 yıllardır yaşadığı krizlerin en temel sebebi milletle millete rağmenci bir anlayışın mücadelesinde hep krizlerin ortaya çıkmasıdır. Burayı iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Biz ne istiyoruz? Bu devlet bizim bu devletin manevi kurucusunun huzurlarında konuşuyoruz. Bir adım ötede de bu devletin yani Osmanlıya geçiş sürecinin kilometre taşı olan miladı olan bu devleti kuran Osmangazi Hazretlerinin manevi huzurlarında konuşuyoruz. Bu devlet bizim, bu Cumhuriyette bizim. Yani Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş süreci bir devamlılığın ifadesidir. Kimsenin Cumhuriyet ile problemi olamaz. Bu Cumhuriyet bize aittir. Cumhurun kendisidir ama ne garip ki Cumhuriyet te cumhursuz bir cumhuriyet bu ülkeye hep rol olarak biçilmiş birileri tarafından. O tarihten bu yana biz hep Ankara’da milletin iradesi hakim olsun mücadelesi veriyoruz. Bu mücadelenin tarihi eskidir. Bu mücadelenin tarihi 10 yıllara dayanır hatta tanzimat’tan bu yana Türkiye’de milletin elinden alınmak istenen devletin tekrar milletleşmesi. Milletin elinden alınmak istenen Cumhuriyetin tekrar milletleşmesi. Milletin elinden koparılmak istenen bu ülkenin tekrar milletin egemenliğinin esas olduğu bir güç merkezi tarafından yönetilmesinin mücadelesini biz tanzimattan bu yana veren bir aklın devamıyız ve bu aklın merkezinde Türkiye 784 bin kilometrekareye sığmayacak kadar engin bir derinliğe sahiptir. Türkiye millet olarak Anadolu topraklarında Osmanlıdan sonra tekrar devlet olduktan itibaren göçler üzerinden Anadoluyu vatan bilmek göçlerin geldiği yerlerle manevi bağlarımızın koparılmamasının gerektiğini ve tekrar bu coğrafyadaki müktesebatımıza bu coğrafyadaki tarihsel rolümüze Türkiye’nin mutlaka kuşanması gerekliliğine inanlar olarak biz 150 yıldır büyük bir mücadelenin içerisindeyiz. O nedenle 1924 Anayasası 1961 anayasası 82 anayasası ile hep yapılmak istenen şuydu. Bu ülkeyi bu devleti ve bu Cumhuriyeti milletsizleştirmekti. Önemli ölçüde de başardılar bunu. Çünkü önemli ölçüde başaramasalardı 15 Temmuzdaki fotoğrafla karşılaşmazdık. Eğer başarılı olmasalardı bu gün Brüksel kapılarında kendi ülkesine karşı kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına karşı batı ittifakı ile müttefik bir şekilde kendi ülkesine yabancılaşmış bir siyasetçi modellemesinin adresi olan CHP, Türkiye karşıtı olan propagandaların, kampanyaların içerisinde olmazdı. Demek ki milletsiz Cumhuriyet milletsiz Ankara hedefinde kültürel yabancılaşmayla kendi topraklarına yabancılaştırdıkları insan modellemesinde kısmen başarılı olmuşlar ve bu gün Türkiye’de bu mücadele bir taraftan milletin Ankara’da Cumhuriyeti milletleştirmesi mücadelesi olarak devam ederken, diğer taraftan devletin milletleştirilmesi mücadelesi olarak devam ederken diğer taraftan da birileri ısrarla Cumhuriyeti ve devleti bu milletten kaçırıp Cumhuriyet ve devlet üzerinden bu milleti dövmeye devam etmek istemektedirler.

1924’lü yıllardan bu yana Türkiye’de egemenlik Ankara’ya sıkıştırılmış durumda

Geçmişte bu fotoğraf üzerinden Ankara’da egemenliklerini iddia edenler Türkiyede evet gerçekten çok güçlüydüler. Menderes’i idam sehpasına götürecek kadar. Bu ülkede sağcı ve solculuk adı altında bu ülkenin evlatlarını birbirlerine kırdıracak kadar güçlüydüler ve bütün bu çatışmaların üzerinden hep Türkiye’yi kontrol ediyorlardı. Bizim irademizi kontrol ediyorlardı ve bizim irademizin hiçbir şekilde Ankara’da yansımasına tahammül edemiyorlardı ve hiçbir şekilde bizim irademiz yansımasın diye olağanüstü bir çabanın içerisindeydiler. Dolayısıyla egemenlik bize ait değildi Egemenlik Ankara’ya sıkışmıştı. Ne zamandan beri? Açık yüreklilikle ifade edeyim ki 1924 lü yıllardan bu yana Türkiye’de egemelik Ankara’ya sıkıştırılmış durumda. Ankara’da egemenlerin egemeliği vardı. Ankara’da egemenlerin egemenliğinin dışa vurduğu fotoğraf, üniversitelerde bunun karşılı vardı. İstanbul’da TÜSİAD üzerinden karşılığı vardı. Askeri bürokrasinin içerisinde karşılığı buldu. Sivil bürokrasinin içerisinde karşılığı buldu. Kendi ülkesinde yabancılaşmış aydınlar üzerinden egemenlerin egemenlik alanını tahkim edecek ve sürekli milleti millete ait olan devlet millete ait olan cumhuriyet kavramları üzerinden milleti dövecek organların hepsini inşaa etmişlerdi ve bu da yetmedi devletin organları üzerinden devletin meşru olan millete ait olan devletin organları üzerinden milleti dövmeye hep devam ettiler. Kimi zaman bunu darbelerle yaptılar, kimi zaman anayasa mahkemesi üzerinden yaptılar, kimi zaman yargıtay üzerinden yaptılar, kimi zaman bunu danıştay üzerinden yaptılar kimi zaman bunu yarı resmi kurumlarla kurdukları ittifaklar üzerinden yaptılar. Temel referans noktası şu egemenlik Ankara’ya tutsak edilmişti. Halk egemenliğinin, egemenlik hakkının farkında dahi değildi.
Çünkü Ankara’da devleti inşa ederken Ankara’da devletin sistemini devletin yönetileceği sistemi inşaa ederken millet bu sistem inşaasında ve de bu sistemin nasıl şekilleneceği konusunda ne kanaat sahibiydi ne de irade sahibiydi. Çok partili demokratik yaşamla bu millet sandıkla buluştu. Doğru bir iş oldu elbette. Parlamenter sistemle buluşuldu. Doğru bir iş yapıldı Cumhuriyetle buluşuldu. Ama ne parlamenter sistemin işleyişinde ne de Cumhuriyetin milletleşmesini temin etmek noktasında hiçbir adım atılmadı. Tam zıttı bu kavramların hepsi milletten kaçırılarak sadece 1946 da çok partili demokratik yaşama geçilme zorunluluğu faşizmden demokrasiye geçen Avrupa batı ittifakında aynı hatta durmaktan kaynaklanan birliktelikten bir zorunluluğun süreci olarak çok partili siyasal yaşama geçildiğinde ve sandık milletin önüne geldiğinde, millet sadece sandıkta oy kullandığı gün ile sınırlandırıldı iradesi. O irade parlamentoda ne yürütme üzerinde gücünü hissettirebildi ne de yürütme üzerinden devletin şekillenmesinde milletin iradesi hiçbir zaman Ankara’da vücut buldurulmadı.

 

Anayasa metinleri milletin kendi arasında yaptığı sözleşme ile devlete istikamet belirlediği sözleşme metindir.

İlk defa Osmanlıdan bu yana millet Türkiye’de devletin nasıl yönetileceğini tespit edecek. Devletin hangi siyasal sistemle yönetileceğine ilk defa millet karar verecek. Çünkü doğru olduğuna inandığım ama millete sorulmamış parlamenter sisteme geçiş. Doğru olduğuna inandığım ama millete sorulmamış çok partili demokratik yaşam demokrasiye geçiş. Bu süreçlerin hiçbirinde millete sorulmadı ve dahi anayasalar hazırlanırken dahi hiçbir zaman millet referans olarak alınmadı. Anayasalar dahi Türkiye’de malesef Ankarayı kontrol eden egemenler Anayasaları dahi milleti dövmek için bir araç haline getirdiler hep ve o Anayasaların meşruiyeti üzerinden bu ülkede temel hak ve hürriyetler sınırlandırıldı. O anayasaların meşruiyeti üzerinden bu ülkeden Anadolu’nun değerleriyle çatışan bir Ankara inşaa ettiler. O anayasaların meşruiyeti üzerinden hep Türkiye’de özgürlük alanları daraltıldı. Anayasa devlet ile birey arasında bir sözleşme değildir. Anayasa millet ile devlet arasındaki bir sözleşme değildir. Anayasa metinleri milletin kendi arasında yaptığı sözleşme ile devlete istikamet belirlediği sözleşme metindir. Anayasalar milletin kendi arasında uzlaşmayla devlete istikamet belirlediği metindir.

Tarihimizde ilk defa millet kendi arasında 18 maddelik uzlaşma ile sandıkta ortaya koyacağı irade ile devletin hangi siyasal düzen ile hangi siyasal sistem ile yönetileceğinin kararını verecek.

Bu bizim son 100 yıllık tarihimizdeki en önemli devrimci yaklaşımımızdır. En önemli referans noktasıdır. Millet kendi devletinin hangi sistemle yönetileceğine sandık üzerinden karar verecek. Batı bunların hepsini büyük kavgalar sonucunda başarmıştır.
Sistem değişirken bu toplumda evet’in ya da hayır’ın gerekçelerine inanan herkesin kimi zaman yüksek sesle kimi zaman eleştiri dozunu kaçırarak kendi düşüncelerinin ifade etmesini anlayışla karşılamalıyız.Kırıp dökmeden. Çünkü bu ülkede herkes çok kıymetli. Hangi düşünceden hangi tercih biçiminden olursa olsun işte 16 Nisan’ın en temel özelliği Türkiye’de devletin nasıl bir sistemle yönetileceğine dair kararı millet verecek.

 

Bu bir ilktir tarihimizde. Elbette referandumlar yaşadık ama sistem değişikliği noktasında bir ilki yaşıyoruz.

Millet ya parlamenter sisteme devam diyecek, ya da sistem değişikliğini gerçekleştirip kendisinin doğrudan iktidar olduğu hem yürütmede hem yasamada doğrudan iktidar olduğu hükümet sistemi değişikliğine evet diyecek. Biz evet diyeceğine inanıyoruz . Çünkü artık yeter. Çünkü artık söz milletin, kararda milletin. Çünkü artık bu millet artık bir daha Başbakan Cumhurbaşkanı kavgaları istemiyor. Bir daha bu millet Cumhurbaşkanı Başbakan kavgaları üzerinden krizlerin Bilecik Organize Sanayi Bölgesindeki iş adamlarının hayatını negatif etkilemesini istemiyor.

 

Çok başlı bir sisteme son vermenin adıdır 16 Nisan.

Bu gün öyle bir sistem var ki, çok başlı, çok organlı, çok ortaklı, hepsi de Anayasa’dan yetkisini almış Türkiye’de sistem içerisinde kendisini yetkili hisseden ve egemenlik alanı içerisinde kendi egemenliğini ilan edebilecek milletin egemenliğini bir köşeye sıkıştırıp kendi egemenliği üzerinden varlık ihdas edecek çok organlı, çok ortaklı, çok başlı, bir sisteme son vermenin adıdır 16 Nisan.
Türkiye’nin dışarıdan gelecek tehditlere Türkiye’nin Irak ve Suriye’de önümüzdeki çeyrek asır içerisinde sıra dışı gelişmelerin yaşanacağı bu ülkede Akdeniz’de sıra dışı gelişmelerin yaşanacağı Kafkaslarda sıra dışı gelişmelerin yaşanacağı Yunanistan’da Avrupa Birliğinde sıra dışı gelişmelerin yaşanacağı bir süreçte Türkiye’nin dünyadaki bu gelişmelere dış etkilere karşı milletin belirlediği istikamette otorite birliğinin ve bütünlüğünün sağlandığı bir devlet yönetiminin kararının verileceği günün adıdır 16 Nisan. Bir teknik mesele olmaktan öte aslında önümüzdeki yüzyılda hangi dinamikler üzerinden hareket edeceğiz sorusunun cevabının verileceği günün adıdır 16 Nisan. Bir anlamada 1915 bu yıl 102 yıl dönümünü kutladığımız Çanakkale’nin ardından ortaya çıkardığımız Cumhuriyet ile Misak-ı Milli sınırlarımızın önümüzdeki yüzyılda bu millete ve bu devlete ait vatan olduğunun perçinleneceği,Irak ve Suriye’deki muhtemel harita değişikliklerinden bu ülkenin risklerinin minimize edilip ortadan kaldırılacağı faydasının da maksimize edileceği bir kararın verileceği 16 Nisan’dır.

Bu 16 Nisan’da ya bu virajı döneceğiz. Ya bu virajı döneceğiz. Dönmezsek büyük riskler bekliyor bizi.

Külünk’ün konuşmasının ardından konferans soru cevap şeklinde devam etti ve akabinde çekilen toplu fotoğrafın ardından Külünk Sakarya’da programı sebebiyle Bilecik’ten ayrıldı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.