DOLAR
32,3652
EURO
34,9611
ALTIN
2.325,56
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Parçalı Bulutlu
27°C
Bilecik
27°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
27°C
Pazar Açık
28°C
Pazartesi Az Bulutlu
29°C
Salı Az Bulutlu
19°C

5 Bin Yıl Öncesine Ait Mezarlık Alanı Tespit Ettiler

5 Bin Yıl Öncesine Ait Mezarlık Alanı Tespit Ettiler. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle 1996 yılında başlatılan Küllüoba Kazısı, 2019 kazı sezonundan itibaren yine Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Türkteki başkanlığında sürdürülüyor.

BŞEÜ öğretim üyeleri, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşen kazılarda Türkiyenin ve dünyanın çeşitli üniversitelerinden antropoloji, zooarkeoloji ve arkeobotani gibi farklı alanlarda çalışan uzmanların da katılımıyla disiplinlerarası bir çalışma gerçekleştiriliyor.

Kazı çalışmalarının Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri ve Rektörlük tarafından desteklendiği belirtildi.

Küllüoba Höyüğü Yukarı Sakarya Ovaları’nın batı kesiminde, Seyitgazi’nin 15 km kadar kuzeydoğusunda ve Yenikent köyünün 1300 m güneyinde yer alıyor.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesince yapılan açıklamada, 350 x 250 m ebatlarında olan höyükte kültür katlarının kalınlığı azami 9.0 m. kadar olduğu ve Geç Kalkolitik çağ sonlarından, diğer bir deyişle M.Ö. 3500’den, Orta Tunç Çağı başlarına (M.Ö. 1900) kadar olan prehistorik dönemleri kesintisiz içerdiği anlaşılan yerleşmede M.Ö. 2700-2400 yılları arasına denk gelen İlk Tunç Çağı II döneminde mimari yatay olarak geniş bir alanda araştırılabildiği bildirildi.

Yerleşmenin, çeşitli büyüklüklerdeki avlular etrafında sıralanan yan yana bitişik evlerden, depo yerlerinden ve belki de işliklerden oluştuğu kaydedilirken, Küllüoba’da bu dönemde mimarinin giderek şehirciliğe doğru giden bir gelişmenin ilk adımlarının atıldığı izlemini oluşturdu. Kamuya ait bağımsız yapıların giderek ortaya çıkmaya başlamasının bunun en önemli göstergesi olduğu anlatılırken, bunlardan Kompleks II olarak adlandırılan 31X24 m ebatlarındaki yapı kompleksinin, yerleşmenin ortasındaki büyük avluda yer aldığı ve bu yapı büyük olasılıkla yerleşmenin beyine ait olduğu kaydedildi.

Küllüoba kazıları sonucunda, M.Ö. 2400-2200 yılları arasına denk gelen erken İlk Tunç Çağı III döneminde Mezopotamya’dan Balkanlara kadar uzanan alanda kültürel/ticari ilişkilerin, karayoluyla kurulmuş olduğunu destekleyici somut ek kanıtlar ele geçirildi.

Bu seneki çalışmalar, höyüğün doğu eteklerinde gerçekleştirildi. Yerleşmenin mezarlığının tespit edilmesi için bu alanda çalışmalar başlatıldı. Şu ana kadar özellikle MÖ. 3000’e tarihlenen mezarlık alanında taş sanduka, kerpiç sanduka ve çömlek mezar olmak üzere 20’ye yakın mezar saptandı.

Bazı mezarlarda ölünün yanına armağanların da bırakıldığı gözlemlendi.

Yapılan son çalışmalarda taş sanduka içerisinde saptanan ikili gömü içerisindeki iskeletler üzerinde ölümcül yaralanmalara işaret eden bulgular saptandı.

Aynı mezar içerisinde 13-14 yaşlarındaki bir çocuk ve 35-40 yaşlarındaki bir erkeğe ait bu iskeletler üzerindeki ilk bulgular son derece ilgi çekici olduğu belirtilirken, çocuğun kafatası üzerinde küt bir aletle oluşturulmuş derin göçüğün çocuğun ölümüne neden olduğu bildirildi.

Diğer iskelette de benzer bir durum görülürken, ölümcül bu yaralanmaların sosyal çatışmayla mı yoksa bireysel şiddet ile mi ilgili olduğu sorusu gündeme geldi. Savaş durumunda bile çocukların öldürülmediği düşünüldüğünde bu durumun açıklanması için alandaki diğer verilerin de değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi öğretim üyeleri, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşen kazılarda, iki bireyin akrabalık ilişkisi ve mezarlık alanındaki diğer iskeletler ile olan bağlantıları antik dna çalışmaları sonucunda tespit edilebilecek ve iskeletler üzerindeki detaylı çalışmalar yaşam süreleri, ölüm nedenleri veya hastalıklar gibi çeşitli bulguları yansıtabileceği ve bu konudaki çalışmaların devam ettiği aktarıldı.

Bugüne kadar ele geçirilen buluntulardan seçme örneklerin Eskişehir Arkeoloji Müzesi’nde sergilendiği, kazı sezonu sonrasındaki çalışmalar Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından üniversite Arkeoloji Bölümü laboratuvarında gerçekleştiriliyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.