EYT’liler Gasp Edilen Tüm Haklarını İstiyor. Emeklilikte Yaşa Takılanlar yani EYT’ liler 1999 yılında çıkartılan kanunla gasp edilen tüm haklarını istiyor. Plan Bütçe Komisyonunda Görüşülen EYT de Son Durum.
EYT’liler Nasıl Mağdur Edildi?
Normal şartlarda bahse konu 4447 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun yayınlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmesi gerekirken bu kanun her nedense geriye dönük işletildi. Dolayısıyla yeni kanunla prim günü, emeklilik yaşı, aylık bağlanma oranı da değişmiş oldu. Olması gerekenin aksine geriye dönük işletilen kanun arkasında milyonlarca mağdur bıraktı.
EYT’liler biz yaptık olduyu kabul etmiyor
Uzun süredir siyasilerin gündeminde olan EYT mağdurları, 99 yılında emeklilik şartları neyse onu istiyor. Kademeli prim şartını kabul etmediği gibi yaş şartı ve aylık bağlanma oranlarının da eski haline çekilmesi bekleniyor. Plan Bütçe Komisyonundan muhalefetin şerhiyle geçen kanun sadece yaş şartını kaldırıyor.
EYT’liler Lütuf Değil Gasp Edilen Haklarını İstiyor?
5975 lere kadar farklı gerekçelerle yükseltilen prim günü hesabı 1999 yılından sonra 2002 yılında yasalaştı. Keza 1999 yılından önce aylık bağlanma oranı yüzde 70 lerde iken 2000 yılı ve 2008 yıllarında yapılan değişikliklerle aylık bağlanma oranı yüzde 30 lara kadar geri çekildi. Maaş bağlamadaki 3 kademeli hesap sistemi bu değişikliklerden kaynaklanıyor.
Yani işin özeti hakları teslim etmek istemiyorsanız bir çok bahane üretebiliyorsunuz. 50 bin liraların üzerinde maaş alan milletvekilleri geçmişte bilerek isteyerek yapılan değişikliklerle mağdur edilen vatandaşın yine derdine derman olmuyor.
Milletvekilleri maaş zamları plan bütçeden geçerken nedense hiç sorun yaşanmıyor ama vatandaşa geldi mi bin dereden su getiriliyor.
Milletvekillerinin sosyal, sağlık gibi yardımları plan bütçeden geçerken hiç sorun yaşanmıyor ama vatandaşa gelince diş implantı için bile bir dolu rapor isteniyor.
Ülkenin ekonomik koşulları milletvekilleri, milletvekili danışmanları, bakanlar, yardımcılarının yaşam standartlarını korumasına izin verirken her nedense vatandaşın hakları söz konusu olduğunda ekonomik koşullar koca bir duvar gibi engel olarak çıkarılıyor karşımıza.