Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
Nüfusunun yarısını, yaklaşık 38 milyonunu kadın nüfusunun oluşturduğu ülkemizde kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır. Bir yandan kadına yönelik şiddetle mücadele edildiği söylenirken, diğer yandan kadın çalışma hayatından uzaklaştırılmaya çalışılmakta, özgürlükleri kısıtlanmaktadır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın verilerine göre 2013 yılı ilk 10 ayında öldürülen kadın sayısı 136 dır. Bu sonuca darp edilen, tecavüz ve taciz edilen kadınlar da eklendiğinde 10 ayda şiddete maruz kalan kadın sayısı 1000’i geçmektedir. İmzalanan uluslararası sözleşmeler ve iç hukukta yapılan yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddette başarılı olunamamaktadır.
Yapılan yasal düzenlemelere rağmen uygulamada gerekli ve yeterli eğitimlerin yapılmaması; ilgili kurum ve kuruluşlar arasında olması gereken işbirliğinin sağlanamamış olması kadına yönelik şiddetle mücadeleyi başarısız kılmaktadır.
Yargılanan şüphelilere, cezalarda ciddi oranda indirim sağlayan haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulanması cezalarda caydırıcılık ilkesinin ihlaline neden olmakta ve “Kamu Vicdanını” da rahatsız etmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nda evlilik yaşının 18 olarak yeniden düzenlenmesi, Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçların evli kadına karşı işlenmesi durumunda takibinin kadının şikayetine bağlı olmaması, şiddetin eşe ve çocuklara karşı uygulanmasının ve şiddetin çocuk yanında uygulanmasının ağırlaştırıcı neden olması gibi önemli başlıklarda değişiklik yapılması gerekmektedir.
Kadının iş gücüne daha uygun ve aktif olarak katılmasının sağlanması kadına yönelik şiddetle mücadelede başarılı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz.
Kadın ekonomik özgürlüğünü elde etmedikçe, birey olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konumda görüldükçe kadın-erkek eşitliğinden, demokrasiden ve şiddetle mücadeleden söz edilemez.
Biz Ankara Barosu Gelincik Merkezi olarak dün olduğu gibi bugün ve yarın da kadına yönelik şiddetle mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü biz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gidenler olarak O’nun “Ey kahraman Türk kadını ! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın” sözünü ilkemiz olarak kabul ettik ve edeceğiz.