DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Hafif Yağmurlu
22°C
Bilecik
22°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Çok Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
20°C

Ahilik ve İş Ahlakı Konferansı

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Osmanlı Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ahmet Önal, ahilik müessesesi ile ilgili tartışmaların iki temel eksende yoğunlaştığının görüldüğünü ve ahiliğin bazı araştırmacılara göre bir tarikat, bir sufi cereyan, bazı araştırmacılara göre ise mesleki bir cereyan olduğunu dile getirdi.

Önal, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde “Tarih ve kültür Sohbetleri” kapsamında “Ahilik ve iş ahlakı” konulu konferansta, ahilik ile igili araştırmalarda genelde konunun ekseninin günümüzdeki esnaf örgütlenmeleriyle veya sendikal, standart örgütlenmelerle, günümüzdeki iş hayatıyla ilgili müesseselerle mukayesesi gerçekleştirildiğini veya meselenin sadece bu açıdan değerlendirildiğini kaydererek şöyle konuştu:

”Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu tür mukayeseler medeniyet tarihinin serencamına sergüzeştini ortaya koyarken, her bir kurumun hem kendi içerisinde hem kendi medeniyetinde ve hem de bütün insanlığa medeniyetindeki yerini belirleyebildiği kadar, kurumun kendi hüvviyetini, özelliğini, tarihi tekamülünü, tarihsel şartlarını ve medeniyet tarihi içerisindeki kendine has özgül ve özel yerini belirlememizi ortadan kaldırıyor. Ahiliğin günümüzdeki muadillerinin araştırılmaya çalışması veya batıdaki örgütlenmelerle mukayesesi, ahiliği, bir özgül ve özel müessese olarak tarihsel serencam içerisinde tam olarak oturtmamızı engelleyebiliyor. Eğer ahiliği esnaf örgütlenmesi olarak değerlendireceksek, bu sonuca bakıp sebebi tayin etmektir. Yani ahiliğin son aldığı halden hareketle ilk anlarını ortaya koyabilme iddiasıdır ve böyle olduğunda hükmetme kaygısıdır. Salt ahiliği sufi bir cereyan olarak değerlendirecek olursak, bu da ahiliğin ilk ortaya çıktığı veya yavaş yavaş tekamül ettiği dönemlerle sonucu birbirine bağlamak, başlangıçtan sebebe bakarak sonucu belirlemeye çalışmaktır. Yani ahilik ne salt bir esnaf örgütlenmesi, ne sadece bir tarikat yapılanmasıdır. Ahilik ikisinden de farklı ikisini de hem bünyesinde barındıran hemde ikisinden de farklılaşan yönleri olan bir husustur.”

Ahiliğin menşei ile ilgili olarak Önal, Bizans’taki lonca teşkilatının Türk İslam Alemine uyarlanması olarak değerlendirildiğini belirterek, ikinci bir yaklaşımın ise bunun cahiliye dönemi araplarındaki feta kavramından çıkıp, daha sonra Irak ve Horasan coğrafyasında gördüğümüz fityan ve sonrasındaki fütüvvet süreciyle irtibatlandırılması, yani İslam öncesi dönemdeki arap toplumuna kadar bir köken aranması meselesi olduğunu söyledi.

– İhtiyac ancak imkan nispetinde karşılanabilir ve imkanların elverebildiği ölçüde müesseseleşebilir.

Önal, bu tür müesseselerde başlı başına bir menşei aranmasının metodolojik olarak sorunlu olduğunu, ihtiyaçların aynı olduğu ve imkanlarında birbirine benzediği toplumlarda benzer hüvviyette kurumların ortaya çıkmasının tabi olduğunu ifade ederek,” İhtiyaç ancak imkan nispetinde karşılanabilir ve imkanların elverebildiği ölçüde müesseseleşebilir. Dolayısyla benzer kurumlar, benzer ihtiyaçlarla karşı karşıya kalmış, bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de imkanları benzer olan farklı toplumlarda benzer mahiyetler göstermesi olağandır. Dolayısıyla ahilik müessesesi ile ilgili salt bir merci aramak aslında çok ta doğru değil. Fakat yinede tarihi tekabülü içerisinde inceleyecek olursak ahiliğin çok iddia edildiği ve biraz da gururumuzu okşadığı şekliyle özelde anadolu, genelde Türk tarihinin nevi şahsına münhasır bir müessesesi olduğunu söylemek çok doğru değil. Bu tartışmalar genelde kadim eserlere Türk İslam dünyasının ilk eserleri Dîvânü Lugati’t-Türk gibi, Atabetül Hakayık gibi eserlerdeki akı sözcüğünün cömert iyilik sever yardımsever manasına gelen akı kavramını arapçada kardeş manasına gelen ahi ile benzeştiği, k’nin zamanla h’ye dünüştüğünü böylece ta ki Türklerin islamla tanışmasının ilk anından itibaren bu ahilik müessesesine Türk dünyasında nevşi nema bulmaya başladığı, gelişip büyemeye başladığı şeklinde değerlendiriliyor.” dedi.

Programa, Vali Ahmet Hamdi Nayir, Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş, Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) Müdürü Sadettin Aksoy, öğretim görevlileri ve öğrenciler ile vatandaşlar katıldı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.