TÖVBE ZAMANI
Mübarek Üç Ayların ilk Cuma gecesi olan Regaip kandili bütün camilerimizde yapılan programlarla ihya edildi.
Müslüman Türk Milleti’nin manen coştuğu, camileri hıncahınç doldurduğu, çocuk genç yaşlı demeden ibadet için, dua için, tövbe istiğfar için Mevla’ya yöneldiği bir gece olan Regaip Kandilinde İl Müftülüğümüz tarafından Merkez Şerif Paşa Camiinde program düzenlendi. Akşam namazını müteakip, hayırsever vatandaşlarımız tarafından pilav ikramıyla başlayan program; din görevlileri tarafından okunan Kur’an-ı Kerim, ilahi ve mevlidi şerif’le devam etti.
Programın devamında İl Müftümüz Necati Akkuş vaaz için kürsüde yerini aldı. Müftü Akkuş vaazına; Bizi yoktan var eden, sayısız nimetlere gark eden yüce Mevla’mıza hamdü senalar, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimize salât ve selam olsun diyerek başladı.
Akkuş; Yüce Mevla’nın yeryüzünde garip olarak yaşayan insanoğluna, yaşadığı bu hayat içerisinde, kendini sorgulama, yenileme, geleceğe doğru yönlendirme için bahşetmiş olduğu, manevi bahar mevsimleri, zaman dilimleri vardır.
Hamdü senalar olsun ki, bu senede Yüce Mevla’mız bizi, (Recep, Şaban ve Ramazan) üç aylar diye bildiğimiz ve Hz. Rasulullah’ın duasına mazhar olmuş bu mübarek günlere ve gecelere yeniden ulaştırdı. Sağlıkla afiyetle bizi Regaip Kandili ile buluşturdu. Evet, Hz. Peygamber öyle dua ediyordu;
“Ya Rabbi! Recep ve Şaban Ayları’nı bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Aslında zamanların birbirinden farkı yoktur. Güneşin doğuşu, batışı, saatlerin işleyişi, günlerin gecelerin oluşumu, ayların mevsimlerin ardı ardına gelişi, senelerin asırları kovalaması, dünyanın yaratıldığı günden kıyamete kadar devam edecek olan, Sünnetullahtır. Allah Teâlâ’nın ilahi bir kanunudur.
Asıl olması gereken, insanın bu zaman dilimini içerisinde, kendine ne kadar ayırabildiği ve kendine ne kadar faydalı hale getirebildiğidir. Bir insan yüzlerce yıl yaşamış olsa, yaşadığı bu ömür içerisinde, kendisinin istifade edemediği, faydasına kullanamadığı zaman parçası varsa, bu ömrün ona bir faydası yoktur. Düşünün ki insan suyun kenarında oturuyor.O su gece gündüz akıyor, ama insan o sudan istifade edemiyor. Ne içmek için, ne temizlenmek için, ne de abdest için kullanmıyor. O suyun insan a nasıl faydası yok ise; insan ömrü içindeki bir kısım vakitleri, dünyası ve ahreti için kullanamıyor ise, büyük bir zarar içindedir.
Fudayl bin İyâddiye bir zat var. Zamanında canını acıtmadığı hiç kimse kalmamış. Gecenin ilerleyen zamanında bir eve girerken, Hadid Suresinin (16) şu ayetini okunurken dinlemiş. “İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.”Bu ayetiduyduğu an kalbinden vurulmuşa dönüyor. Adeta beyninde şimşekler çakıyor. Ve o an bütün günahlarına öyle bir nedamet duyuyor, öyle bir ah çekiyor ki, “bela Ya Rabbi” evet Ya rabbi diyor ve teslim oluyor. Rivayete göre, Fudayl B.İyad o günden sonra kırk yıl daha yaşıyor fakat güldüğünü gören olmuyor. Gözyaşları içerisinde nedamet tövbeleri ile Rabbine iltica ediyor.
Bizlerde, “ hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekin” sırrı celilince; kendimizi ilahi nura doğru, Rahmeti Rahmana doğru, Hz. Rasulüllah (s.a.v) ın sünnetine doğru yöneltmemiz gerekir. Bu geceden itibaren tövbe istiğfar ile gözyaşları ile yeni bir karar verip hayatımızı, Cenab-ı Hakkın emirlerine göre, İslam’a göre, Kur’an-a göre, Peygamberimiz (s.a.v) in sünnetine göre düzenlersek, işte o zaman Regaip Kandili bizim için çok rağbet edilen bir zaman dilimi haline gelir.
Rabbim Teâlâ bu geceyi bizler için, bütün mümin ve Müslümanlar için hayırlı ve mübarek kılsın. Diyerek vaazına son verdi.
Program Hatim duasıyla sona erdi.