DOLAR
32,4103
EURO
34,8419
ALTIN
2.479,71
BIST
9.530,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Hafif Yağmurlu
24°C
Bilecik
24°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Yağmurlu
17°C
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
22°C

Bilecik Müftüsünden ‘Dünya Engelliler Günü’ Mesajı‏

 

Bilecik Müftüsünden ‘Dünya Engelliler Günü’ Mesajı‏

Bilecik İl Müftüsü Necati AKKUŞ 3 aralık dünya engelliler günü olması sebebiyle bir mesaj yayımladı.

Son istatistiksel verilere göre takriben 9 milyon insanımızın, yani nüfusun yüzde on ikisinin engelli vatandaşlarımızdan müteşekkil olduğu ifade edilmektedir. Öncelikle şunu ifade edeyim ki; Cenab-ı Hakkın mahlukat içerisinde en mükemmel ve müşerref olarak yarattığı varlık insandır. Öyle şereflidir ki; insanı yeryüzünde kendisinin halifesi olarak nitelendirmiş ve bütün mevcudatı onun istifadesine vermiştir. Dolayısıyla statüsü, sağlık durumu, ekeonomik seviyesi ve benzeri kriterler bazında durumu ne olursa olsun her insan Yaratandan ötürü mükerremdir ve saygıya layıktır. Çünkü insan Mevlayı Mütealin eseridir, onun mutlak santakarı Cenab-ı Zülcelaldir. İnsanın bu özelliği dışındaki sair özellikleri üstünlüğün refransı değildir.

Din-i Mübin-i İslamın bu konudaki yaklaşımı “Her insanın, insaniyeti noktasında tarağın dişleri gibi olmasıdır” Yani birbirine eşit, garanti altına alınan haklarını kullanma noktasında aynı fırsatları sahiptir. Yegane üstünlüğün ölçüsü ise Kur’an’ın ifadesiyle anacak “takva” dır. Yani Hak Tela’nın emir ve yasaklarına samimi olarak bağlıluktır. Nitekim gönüllerimizin yegane Sultanı Efendimiz (A.S.) yüzbinlere hitaben i’rad buyurduğu Veda Hutbesinde bu hakikati tüm insanlığa bir “insan hakları evrensel beyannamesi” statüsünde deklere etmiştir. İnsanların dış görünüşlerine, mal, mülk, makam, mevki, fiziki yapılarına değil, kalplerde ve gönüllere olanlar ile, buralardan dışa yansıyan ameller Kadir-i Mutlak’ın nazarında makbul olandır. Bu hakikati “Marifetname” isimli eserin müellifi, gönül eri büyük mütefekkir İbrahim Hakkı Hazretleri şu veciz beyitle ne güzel dile getiriyor:

Harabat ehline hor bakma şakir / Defineye malik viraneler var

Yani insanları dış görünüşleri veya imtihan kapısı olan fiziki eksiklikleri yüzünden sakın hor ve hakir görme. Çünkü nice itibar edilmeyen, değer verilmeyen virane görünümlü harabe yapılar vardır ki; içinde çok kıymetli hazineler barındırır veya bizatihi kendisi değer biçilmeyen bir asar-ı antikadır da bunu sen bilemezsin. Hem öyle değerlidir ki, yaşadığı toplumun rahmetin tecellisine vesile oldukları gibi, bela ve musibetlerin de definin sebebidir.

Nitekim Kainatın Efendisi (A.S.); “Şayet Allah’tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı” hadis-i şerifleriyle bize bu konuda derin bir mesaj vermektedir.

Esasen insanın bedenin bazı fonksiyonlarını kaybetmesi veya tam kapasite kullanmaması, genel ifadesiyle engelli olması kesinlikle bir kusur sayılamaz. Hadisenin bu şekilde değerlendirilmesi şiddetle yasaklanmış, insanların fiziki yapılarına göre katagorize edilerek, aşağılanması, tahkir ve tezyif edilmesi günah-ı kebairden sayılmıştır. Bu meyanda Müslim’in sahihinde yer alan şu hadis-i şerif çok manidar ve uyarıcıdır.

Bir kimsenin mümin kardeşini (herhangi bir kusur veya fiziki engeli sebebiyle) küçümsemesi günah olarak ona yeter”  “Ama’nın yolunu şaşırtana Allah lanet etsin” nebevi mesajı da engelli insanlarımıza karşı davranışlarımızda insani olmayan tavır ve yaklaşımlarımızın hangi sonuçları beraberinde getireceğini anlatması açısından hiç şüphesiz çok dikkat çekicidir. Diğer yandan takdir-i Hüda olarak kendisine fiziki anlamda bazı sıkıntılar verilen insanlarımızın bunun karşılığında sabır göstermeleri ve bunun karşılığı olarak ta büyük mükafatlara erişecekleri müjdesi verilmiştir. Bu hakikati bizlere mesaj olarak ileten kudsi mesajlardan ikisini burada paylaşmak isterim: Buhari’de yer alan bir Hadis-i Kudsi’de Yüce Allah; “Herhangi bir kulumu gözlerinden mahrum bırakmak suretiyle imtihana tabi tuttuğumda sabrederse, gözlerine karşılık ona cenneti veririm” buyurmuşlardır. Nebiler Nebisi (A.S.) da; Ahmed b. Hanbel’in Müsnedinde yer alan mubarek hadislerinde;  “Amaya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir…”buyurarak bir anlamda dini, insani, vicdani, ahlaki ve sosyal hayatın sorumluluğu gereği ifa etme zorunluluğu bulunan bu amelle aynı zamanda bir sevap kapısının da bizlere açıldığını müjdelemişlerdir

Şüphesiz sağlık ve sıhhat en önemli nimetlerdendir. Dünya ahretin tarlası ve imtihan yeri olarak aynı zamanda tabiri caizse bir er meydanıdır.  Hasta veya engelli olmak bir imtihan vesilesi olduğu gibi, bir hastaya veya engelliye gereken itinayı göstermek de bir imtihan vesilesidir. Dolayısıyla burada öncelikli olarak engelli vatandaşlarımızın ailelerine ciddi sorumlulukların düştüğünü ve bu konudaki fedakarlıklarının Cenab-ı Hakk katında büyük ecirlerin kendilerine dönmesine vesile olacağını bir kez daha hatırlatmak isterim. Elbette bu sorumluluğun sadece aile fertlerine yüklenmesi en hafif ifadesiyle insafsızlık olur. Toplumdaki her ferdin bir engelli adayı olduğu bilinç ve anlayışı içerisinde davranması ve üzerine düşen görev ve sorumlulukların gereğini yerine getirmesi, kurumsal bazda kamu kurum ve kuruluşlarının engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek projeler geliştirmesi, kısacası “Yaratılanın Yaratandan Ötürü Sevildiği” bir ortam hazırlanması da önemli hususlar olarak karşımızda durmaktadır.

Bir mütefekkirin deyişiyle; ezansız namazla, namazsız ezan arasında geçen kısacık dünya hayatında çeşitli engelleri olan kardeşlerimiz Hz. Eyyub misali bir sabırla Allah’a isyan etmeden gönülden ve samimi olarak O’na yönelmeleri gerektiğini, yaşadıkları mahrumiyetlerin ebedi saadet adına Mevla’mız tarafından takdir edilecek ciddi bir sermaye olduğunu unutmamalıdırlar. Bu vesileyle 3 Aralık “Dünya Engelliler Günü” vesilesiyle tüm engelli vatandaşlarımızın gününü kutluyor, bu kardeşlerimizin sadece yılda bir veya birkaç gün değil, her gün toplumun eşit ve değerli birer bireyler olarak hatırlanmaları dileklerimle vefat edenlere Cenab-ı Hakk’tan rahmet ve mağfiret, hayatta olanlara huzur ve saadetler temenni ediyorum.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.