30 Ağustos, ülkemizi işgal eden emperyalist güçlere karşı, 19 Mayıs 1919’da Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde halkımızın başlattığı kurtuluş mücadelesinin zaferle taçlandırıldığı tarihi bir gündür.
30 Ağustos, ulusumuzun zincirlerden kurtulduğu, özgür ve onurlu bir ülke için bedel ödediği bir zaferdir.
30 Ağustos bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin tarihe kaydedilişidir.
93 yıl önce bağımsızlığını dil, din, ırk, mezhep ve inanç farklılığı gözetmeden omuz omuza kazanan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birlik ve beraberliği bugün yine tehdit altındadır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün hedef gösterdiği ‘muasır medeniyetler seviyesi’ne ulaşmak için koyduğu “Yurtta Sulh Cihan’da Sulh” ilkesinin ne kadar doğru ve gerçekçi olduğu, bugün yaşanan acı deneyimlerle bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Bugün Ortadoğu’da sınırlar dış müdahalelerle yeniden çizilirken, Türkiye aradan birkaç ay bile geçmeden, ülkenin kan gölüne dönüşmesi pahasına, anayasa ihlal edilerek yeni bir seçime zorlanmaktadır.
Gün, uğrunda büyük bedeller ödediğimiz özgürlüğümüze, bağımsızlığımıza, adalete ve haklarımıza sahip çıkma günüdür.
Gün, ayrışma değil birleşme günüdür.
Gün, ötekileştirme değil kucaklaşma günüdür.
Gün düşmanlık değil, kardeşlik günüdür.
93 yıl önce bağımsızlık savaşını kazanan ve laik, demokratik, sosyal hukuk devletini benimseyen Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran azim ve kararlılık bugün bizlerde de mevcuttur.
Bu duygu ve düşüncelerle başta Büyük Zaferin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmet ve şükranla, gazilerimizi de minnetle anıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
